Eğer Rinoplasti ameliyatınızın üzerinden uzun zaman geçti ve burnunuza belirgin bir deformasyon oluştuysa ya da devam ediyorsa maalesef bu deformasyonu gidermek ancak burun iskeletini baştan oluşturulması ile mümkün olmaktadır. Bu gibi senaryolarda genellikle burun içinde bu iskeleti baştan oluşturmak için yeterli kıkırdak stoğu bulunmamaktadır.
Dolayısıyla biz bu ameliyatlarda ne yapıyoruz? Alternatif kıkırdak stoklarına yöneliyoruz. Vücudumuzun en güvenilir, en bol, en güçlü ve şekli olarak buruna en uygun kıkırdak stoğu kaburgalarımızdır. Kişisel düşüncem, kulak kıkırdakları hem şekil ve kalınlığı bakımından hem de miktarı bakımından özellikle burun desteğini taşıyacak veya burun iskeletiyle baştan oluşturabilecek kuvvette değil. Dolayısıyla klinik pratiğimde revizyon hastalarında tabii ki özel istisnalar dışında genellikle kaburgadan kıkırdak almayı tercih ediyorum. Çok doğal olarak kaburgadan bir parça almak kelimesi size biraz korkunç ve ürkütücü gelebilir ama şöyle söyleyeyim, doktorunuz revizyon cerrahisinde tecrübeli ise çok kolay bir şekilde alıyor kıkırdağı yani çok endişe etmenize gerek yok. Ortalama iki buçuk üç santimetrelik bir kesiden giriyoruz ve sadece ihtiyacımızın olduğu kadar bir kıkırdak alıyoruz o bölgeden. Ameliyattan sonra özellikle o bölgede bir ağrı oluyor. Çünkü zarda ve kasta bazı onarımlar yapıyoruz. Bu da biraz ağrı yapabiliyor. Ama ameliyattan sonra günlük hayatınız kesinlikle etkilenmiyor. Sadece küçük bir iz kalıyor. Biz o izin mümkün olduğunca küçük olmasını sağlıyoruz. Kadın hastalarda izi gizleyebilmek için genelde meme altına denk getirmeye çalışıyoruz.
Kaburga grefti aldığımız hastalarda yaş faktörü oldukça önemlidir. Çünkü hastanın yaşı ilerledikçe buradaki kıkırdaklar kemikleşir. Bu durum hem kullanabildiğimiz kıkırdak miktarını azaltır hem de bu kıkırdaklara şekil verme kabiliyetimizi sınırlandırmaktadır. Bu tarz majör revizyon cerrahilerinde teknik, primer ve ilk ameliyatlara göre oldukça zordur. Burun katmanlarını birbirinden ayrıştırma işlemleri hem zahmetli hem de zordur. Şöyle ki, primer ameliyat yani sıfır bir burunda kıkırdağın zarının altına girdiğimiz an veya kemiğin zarının altından girdiğimiz an, kansız bir planda çok kolay bir şekilde dokuyu kesmeden deri ile o kıkırdağı birbirinden ayırabiliyoruz. Ama maalesef revizyon ameliyatlarında durum böyle değil. Artık oradaki katmanlar birbirine iyice yapışmış oluyor, bunları böyle ayırt etmek oldukça zordur. Bu ameliyat esnasında çoğu zaman hani böyle Künt Diseksiyon dediğimiz gibi böyle rahat rahat ayırma işlemi yerine birazcık daha keserek ilerlemek zorunda kalabiliyoruz. Dolayısıyla bu gibi durumlarda her zaman deriyi inceltme potansiyelini aklımızın bir köşesinde tutarız. Çünkü deriyi çok fazla inceltirsek ameliyattan sonra deri kayıpları meydana gelebilir ki bu ameliyatlardaki en büyük korkumuzdur. Bu majör cerrahilerdeki ikinci büyük teknik zorluğumuz daha önce insan elinin değmiş olmasıdır. Yani primer renoplasti ameliyatlarında o kadar çok farklı teknik var ki her bir cerrahın kendine has bir tekniği vardır. İşte biz burada revizyon cerrahisinde ilk ameliyatınızı yapan doktorun tekniğini o yapışık dokular arasında çözmeye çalışıyoruz. Neler yapmış, nereye ne koymuş diye. Mutlak bir sonuç elde edebilmemiz için genellikle bu yapılan işlemleri tamamen sıfırlamamız gerekiyor. Dolayısıyla bu teknik olarak oldukça zor bir işlemdir.
Son olarak şuna vurgu yapmak isterim eğer bu tarz böyle major büyük bir revizyon cerrahisi planlandı ise sizin için cerrahınız ne kadar tecrübeli olursa olsun bu ameliyatlardan sonra revizyon ihtiyacı oldukça yüksektir ve genellikle neredeyse her hastada böyle ufak tefek küçük bir müdahaleye gereksinim duyulmaktadır. Çünkü bu hastalardaki özellikle deri adaptasyon süreci çok çok iyi olmamaktadır. Yukarıda da anlattığım gibi primer ameliyatlarda biz doku katmanlarını çok kolay bir şekilde böyle ite it’e ayrıştırabilirken bu gibi durumlarda kesiyoruz. Dolayısıyla burada sabit bir kalınlık olmuyor farklı planlara girip çıkmak zorunda kalabiliyoruz. Farklı planda açılan burunlar maalesef farklı şekillerde iyileşebiliyor. Örneğin bazı yerlerde yapışıklıklar bazı yerlerde kalınlaşmalar kalabiliyor. Sonuç olarak derine adaptasyon sürecini çok iyi kontrol altına alamıyoru ve ufak tefek küçük revizyonlar maalesef gerekebiliyor.